Zaman Gazetesi “Anasaya Askıda” manşetiyle çıkan bugünkü yayınında Feza Gazetecilik şirketine kayyum atanmasının anayasaya aykırı olduğunu, bu kararla anayasanın askıya alındığını ileri sürdü. Anayasanın 30. maddesini de iddiasına dayanak olarak gösterdi.
Söz konusu madde "Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz." hükmünü içermektedir.
Ancak Feza Gazetecilik A.Ş ile ilgili alınan kararda bahsi geçen şirkete basın faaliyetlerinden dolayı değil, şirketin Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) faaliyetleri kapsamında ve örgüt faaliyetlerine destek olacak şekilde kullanıldığı yönünde kuvvetli deliller bulunması gerekçesiyle kayyum atandığı ifade edilmiştir.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı talep yazısında, gazetenin yayın ilkelerini örgüt lideri Gülen'in belirlediği, örgüt üyelerinin gazeteye yardım amacıyla para topladıkları ve gazetenin satışının arttırılması için zorla abone çalışması yaptıkları, FETÖ'nün, terör örgütü PKK ile iş birliği yaptığı, FETÖ üst düzey yöneticileri ile PKK yöneticilerinin yurt dışında görüşmeler yaptıkları gibi nedenlerle Feza Gazetecilik AŞ'ye mahkemece belirlenecek kişilerin, yönetim kurulu yetkilerine de sahip olacak şekilde kayyum tayin edilmesini istedi.
Talebi değerlendiren İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği’nin kararında, Feza Gazetecilik AŞ'nin bünyesinde bulunan Zaman Gazetesi'nin bu amaca hizmet eder mahiyette yayınlar yaptığı, örgütün yayın organı haline geldiği anlatılarak, gazetenin 10-25 bin satış yapılmasına rağmen gerçeğe aykırı beyan ile 50 binin üzerinde satan gazeteler grubunda gösterildiği ve böylece haksız kazanç elde edilerek, örgüte gelir sağlandığı aktarıldı.
Olağanüstü hal durumlarında ortaya çıkan Anayasa’nın askıya alınması durumuna sebep olduğu ileri sürülen kayyum atanmasının gerekçesi de Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 133. maddesinde açıkça belirtilmiştir:
"Suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde; soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkeme, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabilir. Atama kararında, yönetim organının karar ve işlemlerinin kayyımın onayına bağlı kılındığı veya yönetim organının yetkilerinin tümüyle kayyıma verildiği açıkça belirtilir."